Sana en çok seni iyi hatırlayamadığım için teşekkür ederim,
Bir yarımlık nasıl tamamlanırdı başka türlü hiçliğe..
Karşılıklı bağdaş kurup ben seni kavuşamasak da severim dediğim adam,
Yerle yeksan gittin yine, tozu dumana katıp tüm iyilikleri parçalayıp gittin
Her defasında inanmaktan bıkmadığım adam,
"Pişman olacaksın" korkusunu bastıra bastıra geldiğim, ağlaya ağlaya döndüğüm kendi dünyama
Yanında hiç tam olamadığım adam,
Açtığın yaralarla eksildim ben ve sonrası boşluk
Yaşattığın her şey için teşekkür ederim ve hatta giderken götürdüğün umutlarım, hayallerim, çocukluğum, masumluğum ve hislerim için bile
Kadın büyüdü, kadın gitti, bitti.
Mr. Loveable?
8 Aralık 2015 Salı
23 Eylül 2015 Çarşamba
falan.
Bir adamı sevmekle başladı her
şey.
İnsan kendisiyle baş başa kalınca
daha da vuruyormuş yüzüne yalnızlığı.
Kalabalık değilim artık bir iki dost
şimdi.
Ben bir adamı çok sevdim çok da
sevilmek istedim, hani kitap karakterleri gibi.
Sevilmek istedikçe daha çok
sevdim daha çok sevdikçe hiç sevilmişim.
Gördüm.
Adı,
Adı yorgun çıkıyor artık
dudaklarımdan,
“Biz de böyleydik” cümlesi
gözlerimi dolduruyor,
-dik eki yakışmasa da bazen
gitmekten başka şans kalmıyor insana..
İnsan aynada kendi gözlerine
baktığında başkasını görecek kadar sevmemeliymiş,
Ya da saçlarının kıpırtısını
birinin parmaklarına adamamalıymış bu hayatta.
Sevince her şey aşılır cümlesi
baştan beri yalanmış çünkü olduramadığında en çok sevmek yaralarmış
insanı,
Sonu baştan görme gibi bir
kabiliyeti yok insanın ama aşkta tahminler bile yasakmış.
Sırf o sarsın diye yaralarımı,
kanattığım dizlerim var benim; umarsızca iyileştirmesini beklediğim zamanlarım
ve hiç gelmeyen bir o.
Şimdi her şey sonsuz boşluk gibi
sanki bir gözlük geçirdiler gözüme tüm yalanlar daha aşikar şimdi. İnsan hayatına
kaç hayal kırıklığı sığdırır?
Sevgi ve değer birilerine
verilince azalmaz diye öğretmişlerdi bana, sizinki azaldı mı yoksa hep mi bu
kadar sevgisizdi kalbiniz? Siz dökülen bir gözyaşına yüreğiniz sızlamayacak
kadar nasıl kaybettiniz merhametinizi?
Ben bu Dünya’ya ait değilim. Kırıldıkça
kıramıyorum ben, merhametsizliğe beni de çok kırdılar kılıfını geçiremiyorum.
Sahi siz nasıl kaybettiniz
yüreğinizdeki onca güzel şeyi? Yoksa hiç mi güzel bir şeye sahip olmadınız?
30 Aralık 2013 Pazartesi
Susmak
Ve suskunluklar büyük gidişler taşıyordu.
Ve sessiz kalan hep daha ani gidiyordu.
Öyle güzel susuyordu ki "tamam"larla "peki"lerle
Ve sen öyle içten inanıyordun ki gitmeyeceğine
Ne tamamın arkasındaki kırgınlığı görebildin ne pekinin arkasındaki göz yaşını.
Ve suskunluklar büyük belkiler taşıyordu
Belki diyordu "anlar", belki diyordu "düzelir"
Ve zamanla belkiler değişiyordu
Belki diyordu "seviyordur"
Ve sen öyle güzel susmasını istiyordun ki
"Susarsam vazgeçerim vazgeçersem de giderim" diyemiyordu "HİÇ KİMSE!"
Ve sen öyle güzel susmasını istiyordun ki
Belkiler çığlık çığlığa sessizlikte
Belki...
Belki...
Belki..
Hoşça kal!
Ve sessiz kalan hep daha ani gidiyordu.
Öyle güzel susuyordu ki "tamam"larla "peki"lerle
Ve sen öyle içten inanıyordun ki gitmeyeceğine
Ne tamamın arkasındaki kırgınlığı görebildin ne pekinin arkasındaki göz yaşını.
Ve suskunluklar büyük belkiler taşıyordu
Belki diyordu "anlar", belki diyordu "düzelir"
Ve zamanla belkiler değişiyordu
Belki diyordu "seviyordur"
Ve sen öyle güzel susmasını istiyordun ki
"Susarsam vazgeçerim vazgeçersem de giderim" diyemiyordu "HİÇ KİMSE!"
Ve sen öyle güzel susmasını istiyordun ki
Belkiler çığlık çığlığa sessizlikte
Belki...
Belki...
Belki..
Hoşça kal!
11 Kasım 2013 Pazartesi
Fark
"Peki ya özlersem? Hani sesini duyamadığımda nefes alamadığım zaman napıcaz? Sensizlik duygusu korkutucu kapatma bir daha telefonunu! Bana ne dersen de istediğin kadar bağır, istediğin kadar kavga edelim ama kapatma telefonunu!" demiştin.
Bugün farkettim de çok uzun zamandır sesimi duymadın ve hala nefes alabiliyorsun, başka bir tende.
Bugün farkettim de çok uzun zamandır sesimi duymadın ve hala nefes alabiliyorsun, başka bir tende.
16 Ekim 2013 Çarşamba
Sevmek Ne Yorgun Kelime..
“Sevmek ne uzun kelime..” dediğinde Cemal Süreya zaman
sanmıştım. Harcanan, zaten harcanacak olan birkaç yıldan öteye gidememişti
sevmek kelimesi hafızamda.
Gün gelip 22 yaşımın tam da ortasında ortaokul çocukları
gibi aşık olacağımdan bihaber
Beni tüketen her şeye çok sevsemde arkamı dönüp gidebilirken,
ilk kez koşarak kaçmam gereken şeyden ters
ve yavaş adımlarla uzaklaşıyorum. Her hareketini görüyorum, tüm
mimikleri, sigarayı nasıl içtiği bile ezberimde; tüm gereksiz ayrıntıları
hatırlıyorum biraz belki gitmeme gerek kalmaz diye, biraz da belki bunların
arasında “seni sevmiyor” cümlesini duymam diye.
Bir “gel” dese ömrümün sonuna kadar onunla olabilme
cesaretini sarf edebilecekken o hiçbir şey demiyor ve zaman bir kez daha hiçbir
şeyi düzeltmiyor.
Geriye doğru her adımımda biraz daha küçülüyor adam; ama ben
kendimi sevmekten alıkoyamıyorum ve her şeyin ötesinde sevginin yanına bir de
özlem kelimesi geliyor, boğazım yanıyor, gözlerim doluyor, bir hayalin başında
çocuğun elindeki çakmağı eline vura vura alan sert anne oluyorum kendime ama
işte hep o küçük çocuk yanmasın diye..
O değil de “Sevmek ne yorgun kelime..”
9 Ekim 2013 Çarşamba
Sessizlik
Gidemezsin, dedi adam kendinden emin bir şekilde vücudunun ve
ruhunun tüm inceliklerini bilirdi kadının ve hakkında öğrendiği ilk şey de kararlı bir erkekten hoşlanmasıydı zaten. Sahi tanışmaları da böyle olmamış mıydı, ne kararlı bakışlarından, ne kararlı cümlelerinden kendini çekebilmişti kadın. Başkasına olan tüm imkansızlığı ve hırçınlığı adamla birlikte saf bir şefkate
dönüşmüştü.
Gidemezsin, dedi adam kendinden emin bir şekilde.
Gidiyorum, dedi kadın ilk kez güçlü ilk kez kararlıydı “lütfen
sesim titremesin” dedi içinden avaz avaz konuşan iç sesini bastırmak için.
Ama beni seviyorsun, dedi adam yine kendinden emin. Kadın hiç
saklamamıştı bunu, bir kere bile zorlamamıştı ilişkiyi, ne adam için çabalamaktan ne de çok sevmekten çekinmişti.
Seviyorum, dedi kadın
tüm gücünden uzakta sesi titreye titreye..
Ama güvenmiyorum sana, seni sevmek eskisi kadar güzel değil,
bana sarıldığında üşüyorum artık ben, her gece senin gidişinin kabuslarıyla
uyanmak istemiyorum.
Ama seni sevdiğimi bi.. dedi adam kadın sözünü yarıda kesene
kadar.
Bana senin beni sevdiğini bildiğimi söyleme bilmek değil
yaşamak istiyorum sevgini, gitmeyeceğinden bu defa ben emin olmak istiyorum. Sen
beni değil sevilmeyi seviyorsun, etrafında seni bu kadar karşılıksız sevecek
kimse yok diye benimlesin kendimizi kandırmasak mı? dedi kadın.
Sustu adam
Sustu kadın.
Gitti kadın.
Gitme dedi adam.
Kadın çok uzaktı artık, duymadı bile.
23 Eylül 2013 Pazartesi
Hiç..
Çok uzun zaman geçmiş üstümüzden seni en son nerede nasıl
gördüğümü çok iyi hatırlıyorum. Ben masadan kalkıp gittiğimdeki yüz ifaden bile
hafızamda.
Ondan beridir hiçbir şey olamadık seninle ne ayrı kalabildik, ne beraber olabildik 1-2 mesaj, merak içeren, nasılsınlar, hastaydınlar, iyileştin
miler hatta zürafalar..
Çok uzun zaman geçmiş üstümüzden çok uzun zamandır hiçbir
şeyi olamamışız birbirimizin sana sarılıp ağlayamamışım, birbirimize gülerken
fotoğraf çektirememişiz uzun zamandır, biz aslında ne kadar uzun zamandır gülememişiz
birbirimize..
Sonra bi gün tam hiçliği kabullenmişken birbirimizin
hayatında karşıdan geldin sarıldık ben “çok özlemişim bee” mi yuttum sen ne
hissettin bilmiyorum da sonra öylece oturduk. Yıllardır başımı koyduğum omuz
senin değilmiş gibi, her mutsuzluğumda sana gelmezmişim gibi, sanki evinde göğsüme
kadar çektiğim eşofman altını hiç benim pijamam ilan etmemiş gibi; aramızda onca
yıl, onca dert, onca sır, onca yaşanmışlık hiç yokmuş gibi; birbirimize hiç
sıfatlar yüklememiş gibi, sanki öylece tanışan iki insan gibi oturduk herkesi
konuştuk da bir ikimize gelemedi cümlelerimiz ne sen benden bahsedebildin ne de
ben senden ikimiz olgusunu söylemiyorum bile..
Çok uzun zaman geçmiş üstümüzden ve ben öğrendim ki
birbirinin her şeyi olan insanlar uzun zamanlar sonunda bir yerde karşılaşıp
hiçbir şeymiş gibi oturup birer fincan kahve içebiliyorlar.
“Biz iki türk kahvesi alabilir miyiz? Biri orta, biri
sade olsun.”
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)