Başkasına söylemek, başkasına öğütler vermek kolay ve hatta
başkasına “siktir et oğlum/kızım sana kız mı/adam mı yok!” demek de kolay; ama
iş kendi gönlüne geldiğinde o sonsuza kadar sürecekmiş gibi gelen öğütleri
kendine vermek, kendine anlatabilmek sevdiğin tarafından sevilmediğini ve
sevilmeyeceğini ve kendi içinde yedirebilmek aslında seni hiç sevmediğini çok
zor.
Ve birine karşı bir şeyler hissederken daha acımasız sanki dünya,
hayal dünyandan çıkıp gerçeği görmen için çabalıyor gibi.. Umursayamıyorsun seni
sevenleri, sevecek olanları.. Belki de yaşayacağın yeni heyecanlar, arkanda
bıraktığından binlerce kat güzelken şans tanıyamıyorsun başka birine sırf “O”
değil diye. Çünkü biliyorsun sen de karşındaki için “O” olamadığından şans tanınmayanlardansın,
sevilmeyenlerden hani..
Başka birine “Seni aramıyorsa sevmiyordur niye uzatıyorsun
çıkar aklından!” derken sevdiğin adamın haftalardır bir kere bile aramamasına
bahaneler bulmaya çalışıyorsun ve hatta falcılara gidip tüm mantığından sıyrılıp
“3 hafta içinde arayacak, seni seviyor zaten bu çocuk sana geri dönecek” desin
diye paralar döküp sonra da o yalanlara inanıp gün sayıyorsun. Ve öyle bir
boşluktasın ki normalde aptalca dediğin şeylere bile tutunmaya çalışıyorsun da
tutundukların o boşluklardan da derin aslında ama olsun sırf o dönsün diye sırf
seni sevmesi için bir ihtimal olsun diye her şeye hazırsın.
Ne zamanki kendinle kalıyorsun ya da bir başkası “O seni sevmiyor,
seninle konuşmak istemiyor bırak artık!” diyor o zaman başlıyorsun içinin
acısına rağmen düşünmeye istemeye istemeye.. Mantıklı yanıtları arıyorsun
içinde bulduklarınla yüzleşebilir misin bilmiyorum da kabul bile etsen
hazmetmesi zaman alıyor..
“Beni aramıyor beni sevmiyor mu yani?” demeyin bana, ben
daha kendine itiraf edemiyorum sevilmediğimi, aramamasının sesimi duymak
istememesinden olduğunu.. Bunların arkasına binlerce bahane sıkıştırıp belki
diyorum hala, belki de şu yüzdendir diye sonsuz bahaneler serisinden bir tane
daha ekliyorum her güne..
Sadece biliyorum ben sevdiğimde ararım sesini duymadığımda
nefes alışlarım zorlaşır, herkes böyledir..
“O” farklı demeyin “O” da herkes gibi aslında hepimiz
herkesin bir parçasıyız hepimiz sevdiğimiz insanlar için fedakarlıklar
yapıyoruz ve bazen kendimizden vazgeçiyoruz, hepimiz aslında hiç tanımadığı
birine hayalindeki insanı yükleyip o olmadı diye üzülüyoruz hatta bazen o kadar
herkesiz ki “O”nunla mutsuz bile olabiliriz gibi geliyor sanki onun varlığı
mutsuzluğu bile bastırabilirmiş gibi..