23 Eylül 2013 Pazartesi

Hiç..

Çok uzun zaman geçmiş üstümüzden seni en son nerede nasıl gördüğümü çok iyi hatırlıyorum. Ben masadan kalkıp gittiğimdeki yüz ifaden bile hafızamda.

Ondan beridir hiçbir şey olamadık seninle ne ayrı kalabildik, ne beraber olabildik 1-2 mesaj, merak içeren, nasılsınlar, hastaydınlar, iyileştin miler hatta zürafalar..

Çok uzun zaman geçmiş üstümüzden çok uzun zamandır hiçbir şeyi olamamışız birbirimizin sana sarılıp ağlayamamışım, birbirimize gülerken fotoğraf çektirememişiz uzun zamandır,  biz aslında ne kadar uzun zamandır gülememişiz birbirimize..

Sonra bi gün tam hiçliği kabullenmişken birbirimizin hayatında karşıdan geldin sarıldık ben “çok özlemişim bee” mi yuttum sen ne hissettin bilmiyorum da sonra öylece oturduk. Yıllardır başımı koyduğum omuz senin değilmiş gibi, her mutsuzluğumda sana gelmezmişim gibi, sanki evinde göğsüme kadar çektiğim eşofman altını hiç benim pijamam ilan etmemiş gibi; aramızda onca yıl, onca dert, onca sır, onca yaşanmışlık hiç yokmuş gibi; birbirimize hiç sıfatlar yüklememiş gibi, sanki öylece tanışan iki insan gibi oturduk herkesi konuştuk da bir ikimize gelemedi cümlelerimiz ne sen benden bahsedebildin ne de ben senden ikimiz olgusunu söylemiyorum bile..

Çok uzun zaman geçmiş üstümüzden ve ben öğrendim ki birbirinin her şeyi olan insanlar uzun zamanlar sonunda bir yerde karşılaşıp hiçbir şeymiş gibi oturup birer fincan kahve içebiliyorlar.

“Biz iki türk kahvesi alabilir miyiz? Biri orta, biri sade olsun.”