Bir adamı sevmekle başladı her
şey.
İnsan kendisiyle baş başa kalınca
daha da vuruyormuş yüzüne yalnızlığı.
Kalabalık değilim artık bir iki dost
şimdi.
Ben bir adamı çok sevdim çok da
sevilmek istedim, hani kitap karakterleri gibi.
Sevilmek istedikçe daha çok
sevdim daha çok sevdikçe hiç sevilmişim.
Gördüm.
Adı,
Adı yorgun çıkıyor artık
dudaklarımdan,
“Biz de böyleydik” cümlesi
gözlerimi dolduruyor,
-dik eki yakışmasa da bazen
gitmekten başka şans kalmıyor insana..
İnsan aynada kendi gözlerine
baktığında başkasını görecek kadar sevmemeliymiş,
Ya da saçlarının kıpırtısını
birinin parmaklarına adamamalıymış bu hayatta.
Sevince her şey aşılır cümlesi
baştan beri yalanmış çünkü olduramadığında en çok sevmek yaralarmış
insanı,
Sonu baştan görme gibi bir
kabiliyeti yok insanın ama aşkta tahminler bile yasakmış.
Sırf o sarsın diye yaralarımı,
kanattığım dizlerim var benim; umarsızca iyileştirmesini beklediğim zamanlarım
ve hiç gelmeyen bir o.
Şimdi her şey sonsuz boşluk gibi
sanki bir gözlük geçirdiler gözüme tüm yalanlar daha aşikar şimdi. İnsan hayatına
kaç hayal kırıklığı sığdırır?
Sevgi ve değer birilerine
verilince azalmaz diye öğretmişlerdi bana, sizinki azaldı mı yoksa hep mi bu
kadar sevgisizdi kalbiniz? Siz dökülen bir gözyaşına yüreğiniz sızlamayacak
kadar nasıl kaybettiniz merhametinizi?
Ben bu Dünya’ya ait değilim. Kırıldıkça
kıramıyorum ben, merhametsizliğe beni de çok kırdılar kılıfını geçiremiyorum.
Sahi siz nasıl kaybettiniz
yüreğinizdeki onca güzel şeyi? Yoksa hiç mi güzel bir şeye sahip olmadınız?