23 Eylül 2015 Çarşamba

falan.

Bir adamı sevmekle başladı her şey.
İnsan kendisiyle baş başa kalınca daha da vuruyormuş yüzüne yalnızlığı.
Kalabalık değilim artık bir iki dost şimdi.
Ben bir adamı çok sevdim çok da sevilmek istedim, hani kitap karakterleri gibi.
Sevilmek istedikçe daha çok sevdim daha çok sevdikçe hiç sevilmişim.
Gördüm.

Adı,
Adı yorgun çıkıyor artık dudaklarımdan,
“Biz de böyleydik” cümlesi gözlerimi dolduruyor,
-dik eki yakışmasa da bazen gitmekten başka şans kalmıyor insana..
İnsan aynada kendi gözlerine baktığında başkasını görecek kadar sevmemeliymiş,
Ya da saçlarının kıpırtısını birinin parmaklarına adamamalıymış bu hayatta.
Sevince her şey aşılır cümlesi baştan beri yalanmış çünkü olduramadığında en çok sevmek yaralarmış insanı, 
Sonu baştan görme gibi bir kabiliyeti yok insanın ama aşkta tahminler bile yasakmış.
Sırf o sarsın diye yaralarımı, kanattığım dizlerim var benim; umarsızca iyileştirmesini beklediğim zamanlarım ve hiç gelmeyen bir o.

Şimdi her şey sonsuz boşluk gibi sanki bir gözlük geçirdiler gözüme tüm yalanlar daha aşikar şimdi. İnsan hayatına kaç hayal kırıklığı sığdırır?

Sevgi ve değer birilerine verilince azalmaz diye öğretmişlerdi bana, sizinki azaldı mı yoksa hep mi bu kadar sevgisizdi kalbiniz? Siz dökülen bir gözyaşına yüreğiniz sızlamayacak kadar nasıl kaybettiniz merhametinizi?

Ben bu Dünya’ya ait değilim. Kırıldıkça kıramıyorum ben, merhametsizliğe beni de çok kırdılar kılıfını geçiremiyorum.


Sahi siz nasıl kaybettiniz yüreğinizdeki onca güzel şeyi? Yoksa hiç mi güzel bir şeye sahip olmadınız?