31 Temmuz 2013 Çarşamba

Her "hoş geldin" içinde kendi "hoşça kal"ını da getirir.

Çok uzun zaman oldu yazmayalı..

Bir gün biri bloga bi yorum bırakmıştı “blog tutmak unutmayı reddetmektir, geri döner döner okursun ve hep aynı tazelikte acır.” diye.

Ya unutmadığımı reddetmek için ya da unutmamaya değer şeyler yaşamadığım için yazmadım ya da yazamadım ben de bilmiyorum. Ama artık cümlelerim bana ait kalmak istemiyor,  hislerim de öyle salarsam onları artık benden başka insanların da duyguları haline gelirlerse yine gülümseyebilirim gibi..

Zor zamanlar içindeyim yine, zaten mutlu olduğum anların hiçbirinde yazamadım hayatım boyunca o yüzden küçük çocuk gibi her mutsuz olduğumda içime çekilip bir şeylere sarıdım. bi kağıt, bi kalem, bi şarkı, bi de sigara..

Hiç umut etmenin mutlu olmanın size yasaklandığını hissettiğiniz oldu mu? Hiç mutluluğunuzu “ya biterse, ya bozulursa” diye başkalarıyla paylaşmadığınız? Kimseye anlatamadığınız insanlar girdi mi hayatınıza? Hiç her gece kendinizden önce ona dua ettiğiniz canının acısını hissettiğiniz, mutluluğuyla gözlerinizin ışıldamaya başladığı birileriyle tanıştınız mı?


Ben tanıştım. Ve ben, sırf her hoş geldin hoşça kal ‘ı da içinde barındırdığı için ona “hoş geldin” bile demedim ama sanırım şimdi “hoşça kal” vakti.