Eskilerin ceketini alıp gitmek dedikleri yapmaya hiç cesaret
edemediğim şey…
Ben kimseden gidemiyorum kırılıp kırılıp sevmeye devam
ediyorum… Sonra birkaç şarkı dinliyorum biraz içiyorum birkaç boş paket
atıyorum çöpe ve biraz yazıyorum… Kırıkların üstüne gitmenin kısa vadede can
yakıcı olduğunu uzun vadedeyse beni büyüttüklerini öğreniyorum yine yine yine...
Kimi neden sevdim, kim niye girdi hayatıma, bilmiyorum ama
“dibe vurduğun nokta sıçrayacağın noktadır.” dedi diye annem katlanıyorum. Bu
arada öğrenmekten biraz sıkılıyorum hata yapmak istiyorum ama bakıyorum hata
yine aynı hata öğrenmeyi pekiştirmek için sanki defalarca aynı şeyleri yaşayıp aynı
soruları soruyorum. Karşımdakinin her hareketini, her cümlesini ezbere
biliyorum da kendimi ilk kez yaşıyormuşum gibi aynı hatayı farklı sanıp can
çekişiyorum.
Bir kez aşık oldum bir daha olur muyum bilmiyorum… Aşık
olmak zor sevmeyi ve güvenmeyi bir arada bulmayı gerektiriyor ve ikisi hiç aynı
insanda buluşmuyor.
Harcadığım doğru adamlardan özür dilerim ilk yanlışımın ilk
doğrum olduğunu sandığımdan diğer bütün doğruları silmiştim hayatımdan
kırılmamın acısını kendimle birlikte sizden çıkardım kuru yaş misali biraz sizi
de yakmış olabilirim...
Doğru zamanda gelen doğru sandığım yanlış adamlar ve yanlış
zamanda gelen doğruluğuna hiç inanmadığım doğru adamlar… Tek hatamın tüm
doğrularımı götürdüğü zamanların sonunda yaptığım bir hata daha!
Şimdi tüm bunlardan sonra ben biraz sadece beni yaşasam
sadece özgür olsam ve dünyadaki tek önemli kişinin ben olduğumu düşünsem izin
verirsiniz herhalde. Sonuçta bir arkadaşımın da dediği gibi “ben kimseyi
özgürlüğümden daha fazla sevmedim”.
Not: Tahmin edebileceğiniz gibi yazının şarkısı "Athena-Sende Yap" oldu biraz :) o yüzden Sahiplendiğin ne varsa savur hepsini okyanusa diyerek bitirmek lazım :))